Katılımcı: Necdet Altan
Tarih: 26.05.2023
Kitap: Kağıt Kesiği – Hande Çiğdemoğlu
Tema: Hayatın yaşanılır bir çok duygu ve anlarına dokunuş.
Konu: Hayata dair 18 hikâye.
Düşünceler:

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim, belli olmaz sonunda belki yeniden söylerim 😊Hemen her hikayeyi tek tek çok beğendim.

Yazar her bir hikayesinde klasik deyişle toplumun bir yarasına parmak basıyor. Fakat bunun yanında size önce yara yerini tanıtıyor. Yara oluşmadan önce kahramanın neden yanlış yerde olduğu, yaranın gelişini nasıl öngöremediği, yara sebebinin toplum tarafından nasıl normalleştirildiği vb. bir çok detay ile hikayesini örüyor. Bu sebeple bize de su gibi akan, akılda kalıcı, dili tertemiz hikayeleri okumak kalıyor.

Kitap uzun süre Yazarın Kadınları diye adlandırabileceğimiz şekilde kadın başrollü hikayeler şeklinde ilerliyor. Ta ki “Zemberek “ hikayesine kadar. Orada başrolde her ne kadar saatçi bir erkek özne olsa da, enerjisinden çok etkilendiği genç kadın ve eşinin dışında aslında saatlere, saatlerin hayatımızdaki yeri ve iç tasarımının bize aktarımı bile aşık olunan bir kadının tasviri gibi canlanıyor gözlerimizde.
Hikayelerin içinde neler yok ki.
• Kendi yaşadıklarını yaşamasın diye kadınlığını toplumdan gizlemeye çalışarak kızını oğlu gibi yetiştiren anne mi istersiniz,
• Kendisine dokunanlardan dolayı ruhu kirlenen annenin bu kirliliği üstünden atamadığı için kendisine dokundurmadığı oğlunun, hayatı boyunca kendisine dokunulmasından nefret etmesine,
• Erkek olarak doğmadığı için hayatı boyunca kadınlığını babasına hissettirmemeye çalışan kız evlattan,
• Tuzağa düşerek katil olan oğlunu hayatı boyunca bu lekeyi taşımaması için adalete teslim eden anneye.
• Taciz mağdurlarından,
• Artık yaşlanmış statüsüne girmelerine ramak kalmış Cahide ve Nermin’in dostluk manifestosu veren hayatlarına varıncaya kadar.

“Sesini çıkarmazdı bizimki. Gözlerinin gecesine yağmur bulutları inerdi sadece. Oysa nasıl da güçlüydü.” Sayfa 17

Bu cümle dizisinden de anlaşılacağı üzere yazarımız kahramanlarını adeta buğday taneleri gibi yüreğine ekmiş, yeşertmiş ve onların gözünden hayata bakarak bizlere sunmuş. Hepsi çok gerçek, hepsi çok bizden. Bu yüzden her bir hikaye çok vurucu.

“İnsan beraber hayal kurabildiği, özünü, çekirdeğini adı gibi bildiği biriyle yaşamalı” Sayfa 38

Beni en çok etkileyen hikayelerden biri oldu Otlu Gözleme. Seher’in düşleri, hayalleri ve gerçekleri. Sevdiğini geride bırakıp sevmediğine rica minnet açılan kapıların hüznü ile gözlerinde biriken yaşları akmasın diye kirpiklerini bile birleştirmeyen kadın. Fakat sonunda yazarımızın kadere inat tatlı bir sürprizi ile bitiyor hikâye. Yüz güldüren bir son, hayallere daldıran bir son.

Zeliha’da acıya parmak basıyor yazar, okurunu da acıtıyor. Masumiyetin nasıl bir vahşete, vahşiliğe dönüştürülebileceğinden dem vuruyor. En çok etkilendiklerimden.

Kan Kırmızısı hikayesinde erkekliğe yeni adım atmaya başlayan delikanlı bir ruhun bir dövme sanatçısı kadının portresini çizmesine hayran kalıyoruz. O portrenin çevresel etkileri de öyle güzel aktarılmış ki adeta içinde her şeyi barındıran bir mekan fotoğrafına dönüştürüyor hikayeyi.
Yazmakla bitmez okumak gereken hikayeler. Yazar çocukluk, gençlik, olgunluk, yaşlılık dönemlerini bu hayatın içinden nüanslarla doldurarak öyle güzel yansıtmış ki kitapta içinden biri yada birkaçında kendinizi bulmamanız mümkün değil.
Atölyemiz bende bir şeyi çok güzel yer edindirdi: Nitelikli içerik anlaşılmazlık ve karmaşa üzerine kurmakla ilgili değil, tam tersine yalın, sade, anlaşılır ve ulaşılabilir olmakla ilgilidir.

Teşekkürler Hande Çiğdemoğlu

Teşekkürler Sevdalım Hayat Okuma Atölyesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir