Nazım’dan Sevdalım Hayat’a Mektup

Katılımcı: Nazım Hikmet

Tarih: 1 Haziran 2023

Kitap: Don Kişot, Cervantes

Tema: Hayalcilik, gerçekçilik

***
Değerli Sevdalım Hayat Okuma Atölyesi Katılımcıları,
Nazım Hikmet’in sizlere gönderdiği mektubu aşağıda bilginize sunuyorum.

Zafer Köse

***

Evlatlarım,

Demek bir okuma atölyesi kurdunuz. Kitaplar okuyor, onlar hakkında düşünmek için bir araya geliyor, o dünyalardaki güzellikleri büyütüyorsunuz. Üstelik bir araya gelmeyi, çağınızın gelişmelerine uygun biçimde, daha çok, internet ortamında gerçekleştiriyorsunuz. Sizi görünce, güzellikle karşılaşmanın bahtiyarlığını yaşadım.

Okuma listenizi gördüm. Aynı kitabı sevmenin yakınlığı başka yakınlıklara benzemez, bilirim. Ve iyi kitaplar vesilesiyle bir araya gelmeniz, ne kadar önemli!

Bu yaptığınız sayesinde, her zaman ümit dolu yüreğim, daha bir genişledi. Aferin çocuklar! Biliyorsunuz, sadece “kitap okumak” değil mesele. Hangi kitap, hangi yazar, hangi gazete, dergi…

Hiçbir şey kendiliğinden iyiye, güzele gitmez. Ama gidecek. Birbirinize sahip çıkın. Güzellikleri büyütün. Doğru yazarları ve kitapları, doğru yayınları destekleyin. Hayata müdahale edin çocuklar. Güzel günlere yürüyün. Güzel günler göreceğiz, inanın.

Evlatlarım, listenizdeki kitapları okuduktan sonra, her biriyle ilgili okuma kartı oluşturuyormuşsunuz. Bu da önemli. Bitirince hakkında bazı notlar yazacağınızı veya dostlarla onun hakkında konuşacağınızı düşünerek bir kitabı okumak, okumaları güzelleştirir. Okuma veriminizi yükseltir. Sizi daha da güzelleştirir.

Böyle bir yaklaşımla, listenizdeki son kitap olarak, bugünlerde benim bir kitabımı okuyor olmanıza da ayrıca sevindim. Bir romanımı seçmişsiniz: Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim.

Listenizdeki kitaplardan biriyle ilgili, bir atölye çalışması da ben yapmak istedim. Kendi kitabımla ilgili olmaz; geçen aylarda okuduğunuz bir kitabı seçtim. Aşağıda gönderiyorum.

Sizleri hasretle kucaklıyorum. Henüz yaşamadığımız en güzel günlerde buluşacağız, biliyorum. Ballı incirleri hep beraber yiyebileceğimiz, yârin yanağından gayrı her yerde, her şeyde, hep beraber, hep beraber diyeceğimiz günlerin ümidiyle,

Nazım

***

Katılımcı: Nazım Hikmet

Tarih: 1 Haziran 2023

Kitap: Don Kişot, Cervantes

Tema: Hayalcilik, gerçekçilik

Konu: Hayata anlam katan insanlık değerlerinin kaybolmakta oluşunu kabullenemeyen, yozlaşan yaşam biçimlerine alışamayan, hayalperest bir adamın, gerçekçi bir arkadaşıyla birlikte yaşadığı serüvenler.

Anlatım: Akıcı, eğlenceli biçimde ilerleyen metinde zaman zaman alegorilere ve çok katmanlı ifadelere de yer verilmiş.

Düşünceler:

Don Kişot’un klasik tefsirleri vardır: Burjuva iktisadının hâkim olmaya başladığı bir devirde, derebeyliğe, şövalyeliğe, yani artık geri gelmesi mümkün olmayan bir devre, maziye hasret. Don Kişot bu şövaleresk tarafları olan mazinin, bu kaybolmuş cennetin mütehassisi, Şanso ise, burjuva akıl ve mantığının, devrin realitesinin mümessili.

Cervantes, maziye dönmenin ne kadar imkânsız olduğunu göstermek istemiş ve böyle bir hasret çekenlerle alay etmiştir. Bu bakımdan da Don Kişot, imkânsızın peşinde koşan bir çeşit zavallı ve biraz da gülünç bir delidir.

Dedim ya, bu yazdıklarım klasik tefsirlerden biridir. Bu tefsirin, sosyal devirleri göz önünde tutan tarafı elbette ki doğrudur, fakat bence doğruluğu da bundan ibarettir. Bu kadarcıktır. Bana göre Don Kişot, sadece mazi hasreti çeken bir adam değildir. Umumiyetle doğrunun, haklının, güzelin hasretini çeken adamdır. Bu onun hem kuvvetli, hem de zayıf tarafıdır. Çünkü umumiyetle, mutlak manasıyla güzel, doğru ve iyi yoktur, fakat diğer taraftan insanlar, sosyal şartların tesiriyle, daha güzele, daha haklıya, daha doğruya mütemadiyen hasret çekmişlerdir.

Don Kişot kuvvetli bir adamdır, çünkü aksiyon adamıdır. Mücadele insanıdır. İnandığı şey için dövüşen insandır. Bundan dolayı da aklı, mantığı, burjuva aklını ve mantığını temsil eden Şanso’yla kıyas edildiği zaman Don Kişot değil, Şanso gülünçtür. Şanso’da hareket noktası, aksiyonunun hareket noktası, şahsi menfaatidir. Zengin olmak, vali olmak için Don Kişot’un peşine takılmıştır. Bunun için de kitabı bitirdiğin zaman Don Kişot’u seversin, Şanso’yu sevmezsin.

Kitabın içindeki Don Kişot, elbette ki normal bir adam değildir. Fakat kitabın dışına çıkan bir Don Kişot vardır ki o gayetle normaldir. Kitabın içindeki Don Kişot’un normal olmayışı, demin de söylediğim gibi, geri gelmesi imkânsız olanı aramaya, bulmaya kalkışmasındandır. Fakat kitabın dışına çıkan, kitabın mevzuunun dışına çıkan Don Kişot’un, daha iyiyi, daha güzeli arayanın, burjuva aklı ve mantığını, burjuva telakkilerini ve psikolojisini, mutlak olarak kabul etmeyen Don Kişot’un, bu uğurda dövüşen Don Kişot’un, aksiyona geçen Don Kişot’un anormallikle hiçbir ilgisi yoktur.

Yani Don Kişot’un hikâyesini, yel değirmenleriyle dövüşmesini, falanını filanını değil de, güzel ve doğru bildiği bir iş için ellisinden sonra dövüşmesini, yollara düşmesini filan göz önünde tutarsan onu sevmemek imkânsızdır. Ve ben öyle sanıyorum ki onun hâlâ canlı oluşunda ve insanlık tarihi boyunca da canlı kalacak olmasında bütün bu saydıklarımın rolü büyüktür.

Sonra, kitabın tekniği, hikâyesi, özü de öyledir ki, tabir caizse, Şarlo’nun filmlerine benzer. Çocuk da zevk alır, büyük de, cahil de, okumuş da, burjuva da -sebebini söyledim- sosyalist de.

Cervantes Don Kişot’u yazarken, bütün bu söylediklerimi düşünmüş mü? Zannetmem. Fakat çok enteresan bir devirde yaşadığı için o devrin, yani bir inkılâp devrinin damgasını taşımış ve kitabına da bu damgayı vurmuş. Bilir misin ki Don Kişot’la Hamlet arasında bir benzerlik vardır. Yalnız şu farkla ki, Hamlet, daha ileriyi gördüğü ve istediği halde, iki cami arasında kalmış bir binamazdır, aksiyona geçemez, tereddütler içindedir ve daha ileri olan şey Beyaz Şövalye’nin şahsında -Hamlet’in şahsında değil- dramın en sonunda sahneye gelir. Halbuki Don Kişot…

Yani Cervantes de, Shakespeare de çok enteresan devirlerde yaşadıkları için cidden ölmez şahsiyetler, karakterler, hasretler ortaya atabilmişlerdir. Shakespeare’in insanları da, uzun bir devri dolduracak olan insanların karakterlerini taşır, fakat o insanlarda, daha sonra gelecek devrin karakterini de görmek mümkündür. Don Kişot da öyle. Tuhaf değil mi, yahut hiç de tuhaf değil, Faust da öyle. Bak, Don Kişot’la Faust arasında da bir benzerlik vardır. Faust da en sonra, bataklığı kurutup insanlara vermede karar kılar, yani fiilde, aksiyonda.

Dincilerden ve faşistlerden Don Kişot çıkmaz. Çünkü onların mazi hasretlerinde, aslında mazinin güzelliğine, doğruluğuna, daha doğrusu, bugünkü şartlara göre mazide daha güzel ve daha doğru olabilmiş şeylere bir hasret yoktur. Oysa geçmiş, en çok, gelecekte yaşayacak değerlerimizin kaynağı olarak güzeldir. Madam Curie, Pasteur, Gabriel Peri, Yunan dağlarındaki direnişçiler, Çin’dekiler bir bakıma Don Kişot’turlar.

Ve bana şahsen, sen Don Kişot’sun dedikleri zaman ben buna kızmam, bununla övünürüm. Benim Benerci’de de böyle bir yer vardır. İşte evlatlarım, yanlış yahut doğru, ben Don Kişot’u böyle anlıyorum, onun ölümsüzlüğünün sebeplerini böyle izah ediyorum.

9 thoughts on “Nazım’dan Sevdalım Hayat’a Mektup

  1. Nazım Usta’dan mektup varmış bize. Elimdeki işi bırakıp hemen okumaya başladım heyecanla. Elimdeki işi bırakmak yetmedi Ustamızın deryasına dalmaya. Defterimi açıp kalemime sarıldım notlar almak için; bu mektuba hiç cevap yazmayacak olsam da. Küpelerimi çıkardım, aldığım öğütlerden yeni küpeler yapıp taktım kulaklarıma. Sonra kolyemi çıkardım, yerine gelecek günlere, iyiye, güzele, doğruya hasretten yapılmış ışıltılı bir kolye taktım. Tokalarımı çıkarıp Nazım Usta’nın uzattığı umuttan tacı taktım başıma. Ve en son saatimi çıkardım, yerine bir şey takmadım. “Doğru” zamansızdır, ne zaman bulursan sımsıkı sarıl, sakın bırakma diyordu çünkü Usta. Teşekkür ederim bir kez daha güzelliklerle donanmamı sağladığın için öğretmenim.

    1. Sevgili Umut,
      Bu içtenliğin, duygularının bu derinliği, güzeliği…
      Bahtiyarım sahiden.
      Senin gibilerin yaşadığı bu dünya kötü olamaz!

      1. Edebiyat bir öğrenme öğretme aynı zamanda insan geliştirme metodudur. Aslında olmayan bireylerin yaratım süreci insanın kendi dünyasında olabilecek karakterleri yaratma sürecidir. Bu da dünyada var olmayan ama insanların kalplerinde yeni insanlar yaratmaya, yeni düşünme tekniklerini doldurmaya, sebep olan karakterler çıkarımıdır.
        Tabiatta dilin önemi kadar verdiği duygu, yansıttığı dönem aktığı insanlar insanların ruh halleri çok değerlidir. Örneğin bence bir psikolog edebiyat alanında çok iyi çalışmış olması gerekir psikolojik karakterleri çözebilmek insan beynini anlayabilmek insanları daha iyi değerlendirebilmek için edebiyata ihtiyaç vardır. Bir kitaptaki 10 karakter birbirinden farklı olabilir, birbirine yakın olabilir, birbirine çok zıt olabilir, birbirinin kültürüne sahip olabilir, birbirinin kültüründen çok ayrı olabilir. Çatışması olay örgüsü kişilikleri hepsi bize yeni insan kazanımları sağlar karşımıza çıkan insanları buna göre değerlendirir daha önce baktığımız gözlükleri çıkartır yerine yeni gözlüklerimiz takarız, işte o da edebiyat gözlüğüdür ve edebiyat insanın ruhunun yakın gözlüğüdür diyebiliriz.
        Sevdalım Hayat’la yola çıkarken, hayatımda bu kadar fazla yere sahip olacağını bilmiyordum. Ben tüm yaralarımı kitaplar ile tedavi eden bir insandım. Ta ki yolum sizlerle kesişene kadar, sizleri tanıdıktan sonra her bir online görüşme benim için online terapileri dönüştü. Birlikte için için ağlayıp güldük. Bu en kıymetlisiydi. Hepimiz masalarımızda birliktelik saatinin gelmesini heyecanla bekledik. O anlarda ki mutluluğumuzu dış dünyadakilerin anlaması zordu. Ama biz gülümseyerek dinleyip anladık birbirimizi. Ruhumuza renk katan her bir kitap karakterini ruhumuza renk katan insanlar ile bölüştük. Bence bu sene böyle biter ama bu yolculuk böyle bitmez…
        İnsan insana iyi gelir. Aynı türküyü söyleyen, aynı şiirde ağlayan,aynı kelimelerin altını çizebilen insanlar nasıl yabancı olabilir birbirine. Gelir bir şemsiye bulur. Şemsiyeyi Livaneli almıştır, Zafer o şemsiyeyi çok sıkı tutmuştur, yorulduğunda Neslihan yardıma koşmuştur. Şu zalim zamanlarda o bir şemsiye hepimizi altında toplamış ıslanmamıza engel olup korumuştur. İyi ki varsınız iyi ki varız.
        “Karanlıktan güçlüydü hep aydınlık
        Uzakta parlayan sımsıcak ışık
        Şiir sana tutkun sen ona aşık
        Kendi yüreğinle yarışırdın sen
        Sağolsun uçan kuşlar
        Çiçeğe durmuş ağaç
        Yaşasın sevdalılar
        Sevdalım hayat….”

  2. Sevdalı Sevdalım Hayat üyesi dostlar,
    Nazım Hikmet’ in mektubu ve arkasından yazılan bu yorumlar, ne kadar doğru bir yerde olduğumu bana bir kez daha gösterdi.
    Don Kişot yorumunda Nazım Hikmet’in dediği gibi daha iyiyi, daha güzeli arayanın, burjuva aklı ve mantığını mutlak olarak kabul etmeyen, Faust’ta ve Shakespeare’in insanlarında görülen hayata bağlı kalma ve bir şeyler yapabilme, aksiyonda kalabilme düsturu için bu atölye ne kadar dogru bir oluşum.
    İçinde bulunduğumuz zamanlarda yağmurdan koruyan şemsiye derken arkadaşımız Gamze, ne kadar doğru söylüyor ve Umut arkadaşımızın dediği gibi bu atölye ve sizler, güzelliklerle donattınız beni.
    Nazım’ın bu mektubu için de altına yazılan yorumlar için de hepinize çok teşekkür ederim. Burada zamanla çoğaldığımı hissetmek, ne kadar güzel. Bana bunu hissettiren sizlersiniz, minnettarım.

  3. Sevgili Nazım Abi,

    Sesini çıkarmadan, çaktırmadan bizi izlediğini bildiğimiz atölyemize yaptığın son dakika katkısı için çok teşekkür ederiz.

    Yorumlamak için mücadeleci ruhuna, yılmaz kişiliğine uygun karakter içeren bir roman seçmenin tesadüf olmadığını çok rahat anlayabiliyoruz. Ayrıca herkesten farklı bir yaklaşımla fark edilmekte zorlanılabilecek yanları böylesine açıkça ortaya çıkarman da birikiminin en güzel ispatlarından. Bize de keyifli bir okuma kalıyor.

    Atölyemizde birlikte olmanın tesadüf olmadığını tahmin edebiliyorum. Aynı yılmaz, yıkılmaz dünya bakışının bileşkesi bir kümenin içindeyiz. Aynı kümenin içinde buluşup sınırlara sığmayacak düşüncelerin özgürlüğünü paylaşıyoruz. Nitelikli olmanın değerlerini düstur edinip, kuralsızlık boyutunda hayata dört elle sarılıyoruz.

    Baksana Zülfü Livaneli el vermiş bir araya gelmemiz için, Zafer Köse tüm geçmişini, deneyimlerini, en taze fikirlerini ve geleceğe bakışını dökmüş önümüze. Neslihan Yiğitler’in kalbinin güzelliği yüzünde, gülümsemesi ve nezaketini asla eksik etmeden her buluşmamızın ortam hazırlayıcısı olmuş. Ev sahipliğini en güzel haliyle yaparken yorumları ile yazım aklını bizlere akıtmış.

    İçimizde sade okuyucu var(ben), buna direnişçiliğini katan var, yazarlığını, yazar adaylığını katan var. En önemlisi içimizde eğitimciler var. Çocuklarımızın geleceğini emanet ettiğimiz, onlara sadece öğreten olmayı değil, öğrenmenin sırlarını da aktarmaya çalışanlar var.
    Tahmin edebileceğin gibi birleşerek çoğalıyor, çoğaldıkça üretiyor, ürettikçe zenginleşiyoruz. Bakiyemiz sevgiden, umuttan, bilgiden, saygıdan ve birliktelikten ibaret. Yani çok zenginiz.

    Bu sebeple;

    Var olsun Sevdalım Hayat Atölyesi Kurucuları

    Var olsun Sevdalım Hayat Atölyesi Katılımcıları

    Var olsun Sevdalım Hayat Atölyesi.

    Var olun.

  4. Nazım Ustam!
    İçinde bulunduğumuz dünya herşeyi o kadar kontrol ediyor ki… Hepimiz içimizden gelen sesleri işitmeyen ya da bu sesleri duymaktan korkan bireylere dönüşüyoruz. Kararıyor bazen içimiz. Ağlamak geliyor “salkım salkım üzüm taneleri” dökmek istiyoruz gözlerimizden. Duyulmamış bir şarkı söylemek korkmadan ellerimizi  bırakmak istiyoruz.

    Kendimizi dövüp bazen de dövüşüp dururken.İyi şeyler de oluyor böyle işte.
    #Sevdalım hayat #gibi. Edebiyatla var oluyoruz.

    Hele de bu günlerde hep senden söz ediliyor. Bir bakıyorum bir sahne perdesine  yansımış derin mavi gözlerin. Bir bakıyorum piyanonun tuşunda ses veriyor dizelerin. Şiirlerinle hikayelerinle yazılarınla  bir sığınak olmuşsun hayat sevdalılarına.
    “Yaşamak ne güzel şey” diyorsun.
    Çeneni avuçlarının içine alma!
    Kalk!
    Pencereye gel!
    Bak !
    Dinle havaları!
    Sesimiz yanındadır.
    Sesimiz seninledir. Diyorsun. Derin uykusundan uyandırıyorsun içimizdeki Don Kişot’ u.

    Sevgili Zafer Köse. Sevgili Neslihan Yiğiter. Her ne kadar oturumlarda bulunamasam da etkinliğin bir ucundan tutmaya çalıştım. Okudukça aydınlığa kavuştum.Bir öğretmenin öğrenme yolculuğu hiç bitmez kattığınız her şey için teşekkürler.

  5. SENİ OKUMAK NE GÜZEL ŞEY BE USTA!

    Seni okumak ne güzel şey be usta,
    Ne güzel şey!

    Her düşüşte aşka seni okumak,
    saçları saman sarısı Vera’mıza,
    Bir ağaç gibi yalnız
    ve kör bir orman gibi karanlık gecelerde sığınmak mektuplarına,
    Anlamak için gideni ve gelmekte olanı, dizelerine yapışmak,
    Ve dalda dalga katılmak hürriyet kavgasına ne güzel!

    Onlar ki’yle tanımak, Arhavili İsmail’i, Kartallı Kazım’ı,
    Ve onlar için aynı sevdaya düşmek
    -yârin yanağından gayrı-
    Aç çocuklar için kıymayı bilmek, menekşe parasına,
    Ve çocuk özlemimiz iyice yaktığında seslenmek Memeed Memeed diye
    Ve dost omuz başlarını yanında duyup yürümek ne güzel!

    Çınar, kedi, güneş ve ömrümüzle su başında durup anı anlamak,
    Saat 21.00-22.00’ lerde “Piraye Piraye” diye diye bağırmak,
    Ve bir gece bir denizde bir yelkenliyle yapayalnız kalmak
    ve denize fısıldamak göz alabildiğine karanlığı
    ve sayısız yıldızları,
    Sonra insan dolu memleket manzaraları görmek sayfalarca,
    Ve kaç yılsa da geçirilecek olan içerde,
    sol memenin altındaki cevahiri karartmamanın yeteceğini bellemek ne güzel!

    İster Gülhane’de ister Bursa’da, ya da Budapeşte, Havana, Hopa, Moskova’da,
    her nerede olsak da şiirlerinle yaşamaktan fevkalede memnun olmak ne güzel!

    Ve şu güzelim Sevdalım Hayat’ta seni dostlarla düşünmek
    Ve şarkı söylemek sana dair ne güzel şey be usta!

    Ne güzel şey!

    Erkan Solmaz
    08.06.2023

  6. Arkadaşlarım yorumlarınızı heyecanla okudum. Zafer Köse’nin Nazım Hikmet’ten getirdiği selamı bende aldım. Öyle güzel yorumlar yapmişsinizki grubun bir üyesi olmaktan onur duydum.
    Emeğinize sağlık 💐💐💐

  7. Uzunca bir süredir aradığım, katılmak istediğim, tesadüfen sosyal medyada gördüğümde çok mutlu hissettiğim SEVDALIM HAYAT OKUMA ATÖLYESİ önderleri sevgili Neslihan Yiğitler ve sevgili Zafer Köse başta olmak üzere tüm katılımcı arkadaşlara teşekkür ediyorum.

    Her buluşmaya ilk günkü heyecanla ve merakla katılmaya, gayret gösterdim. Unutmamak için notlar almaya çalıştım. Her buluşmanın bitiminde yorum yapanların sayısı kadar damla düştü ruhuma, can suyu misali… Yüreğinize sağlık… Gönül hiç bitmesin, sürsün istiyor.

    Zafer Bey’in de dediği gibi; kitaplar insanları güzelleştirir, evet. Ama insanlar da kitapları güzelleştirir. Yürekten katılıyorum kendisine. Farklı bakış açıları ile yorumlanması, kitabı daha zevkli okunur kılıyor, daha kalıcı kılıyor.

    Ayrı ayrı hepinize teşekkür ediyorum tekrar buluşmak ümidi ile…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir